Bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarının icraat taahhütlerini ve eylem adımlarını içeren ikinci “100 Günlük İcraat Programı” açıklanmıştır.
Kamunun kısa vadede gerçekleştirmeyi taahhüt ettiği icraatı kamuoyuyla paylaşması, hesap verilebilirlik ve şeffaflık ilkelerinin hayata geçirilmesini sağlayacak yerinde ve beklenen bir kamu yönetimi anlayışıdır. Ancak bu tür kısa vadeli icraat taahhütleri kurgulanırken, belli bir bütünlüğün gözetilmesi, eylem adımlarının genel kamu politikasıyla uyumlu olması ve sürdürülebilirliğin sağlanması açısından acil çözüm bekleyen sorunları öncelemesi gereklidir. Niyet olumlu olsa da bu programda bu yaklaşımın gözetilmediği görülmektedir. Söz konusu programda genelde kamu görevlilerini özelde ise eğitim çalışanlarını ilgilendiren bazı konu başlıklarına yer verilmiştir. Eğitim çalışanları açısından özellikle “Öğretmenlerin ek göstergelerinin 3600’e yükseltilmesi” ve “Ek ders ücreti karşılığında görevlendirilenlerin ek ders ücretlerinin yüzde 100 artırılması” taahhütleri dikkat çekicidir.
Öğretmenlerin ek göstergelerinin 3600’e yükseltilmesi, Eğitim-Bir-Sen olarak Toplu Sözleşme düzeninin kurulduğu tarihten bugüne sürekli masaya taşıdığımız ve müzakere ettiğimiz bir taleptir. Nitekim bu talep Sayın Cumhurbaşkanınca da yerinde bulunarak öğretmenlerimize 3600 ek gösterge verileceği müjde olarak paylaşılmıştı. Ancak bu talebin 2023 Eğitim Vizyonu başta olmak üzere, kamu ve eğitimle ilgili hemen her belgede yer almasına ve Sayın Bakan tarafından 24 Kasım tarihinde bir açıklama beklentisi oluşturulmasına rağmen halen somut bir adım atılmayıp yine bir belgede yeni bir taahhüt olarak tehir edilmesi, kamu görevlilerinin beklentileriyle birlikte endişelerini de artırmaktadır.
Ayrıca, ek gösterge artışının sadece öğretmenlerle sınırlı tutulmaması, memnuniyet katsayısını artıracak, kamu görevlilerinin beklentilerini karşılayacak, tüm kamu görevlilerini kapsayacak şekilde ek gösterge artışını sağlayacak bir düzenleme gereklidir.
Diğer taraftan, ek ders ücreti karşılığında görevlendirilenlerin ek ders ücretlerinin yüzde 100 artırılması, ücretli öğretmenlerimize az da olsa bir katkı sağlayacaktır. Ancak buradaki asıl sorunun, ders ücretlerinin miktarı değil, kadro sorunu olduğu unutulmamalıdır. Ek ders ücreti karşılığı kısmi zamanlı olarak çalışan öğretmenlerin, gerçekte düzenli eğitim-öğretim hizmetini yerine getirdiği, kadrolu öğretmenlerle aynı işi yaptığı, ancak asgari ücretin dahi altında bir aylık ücrete mahkûm oldukları, sosyal güvenlik haklarına kavuşamadıkları, izin gibi temel sosyal haklardan mahrum bulundukları gerçeği unutulmamalıdır. Ek ders ücretlerindeki yüzde 100’lük bir artış, bu öğretmenlerin yetersiz ücret, eksik sosyal güvenlik ve sahip olmadıkları sosyal hak sorunlarına çözüm olamayacaktır. Eğitim-öğretim hizmetlerinin tam zamanlı çalışan-kadrolu öğretmenler eliyle yürütülmesi kural olmalı, öğretmen istihdamı bu temel politika kuralı ekseninde kurgulanmalıdır.
Eğitim-öğretim hizmetlerini daha nitelikli hâle getirecek eğitim kurumlarının fiziki, donanım ve teknik kapasiteleri ile işlevselliklerinin artırılmasına yönelik diğer icraat taahhütlerinin yerinde ve gerekli olduğu görülmektedir. Söz konusu eylem adımlarının içeriklerinin eğitimin paydaşlarıyla istişare edilerek netleştirilmesi ve belirsizliklerin giderilmesi, taahhütlerin somut eylemlere dönüşmesine katkı sağlayacaktır.
Ancak burada dikkat çeken husus, söz konusu icraat taahhütlerinin 2023 Eğitim Vizyonu ile tutarlılık içermemesi, Belge’nin eylem takviminde yer alan eylem adımlarına yer verilmemesi, taahhütlerin bütünsel bir planı izlemediği, rastgele seçildiği izlenimi vermesidir. Öğretmenlik mesleği uzmanlık programlarının başlatılması, öğretmenlik meslek kanunu, okul gelişimi için bütçe tahsis edilmesi, okul yöneticiliğinin profesyonel meslek hâline getirilmesi, okul yöneticilerinin özlük haklarının iyileştirilmesi, kurumsal rehberlik ve teftiş hizmetlerinin yapılandırılması, okul bütçe ve bağış sisteminin kurulması, elverişsiz şartlarda görev yapan öğretmen ve yöneticiler için teşvik mekanizmasının kurulması gibi, eğitimin sorunlarının çözümü noktasında acil adım atılması gereken ve 2023 Eğitim Vizyonu’nda yer alan eylem adımlarında 2018-2019 yılları için hazırlık, tasarım ve geliştirme işlemleri öngörülmüş iken, bu konuların hiçbirisinin 100 Günlük İcraat Programı’nda yer almadığı görülmektedir. Bu durum, icraat programının genel kamu politikasından bağımsız, somut hedef gütmeksizin hazırlandığı izlenimi vermektedir.
Yine söz konusu icraat programında yükseköğretim ve üniversite alanında verilen taahhütler, bu alanda ivedi çözüm bekleyen sorunları ele almaktan kaçınan, herhangi bir üniversitedeki idarecinin 100 günden çok daha kısa sürede gerçekleştireceği rutin faaliyetlerdir. Şu an dahi pek çok üniversitede gerçekleştirilen rutin faaliyetlerin, icraat olarak taahhüt edilmesi kamu yönetiminin ciddiyetini sorgulatacaktır. İcraat programında akademisyenlerin iş güvencelerinin hukuki statüye kavuşturulması, akademik yayın ve bilimsel bilgi üretiminin artırılması, akademisyen açığının giderilmesi, idari personelin merkezi yer değiştirme ve görevde yükselme taleplerinin karşılanması gibi, vakit kaybına tahammülü olmayan konular yer almalıdır.