İstanbul 7 Şubesi

Küresel emperyalizme ve kapitalizme karşı hakkı, emeği ve adaleti savunuyoruz.

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, adil bir dünya, yeniden büyük Türkiye için ter akıttıklarını ifade ederek, “Otuz bir yıllık birikim ve tecrübeyle dünde imzamız, ‘an’a sözümüz, yarına iddiamız var, diyerek ‘içimize, işimize, dışımıza yolculuğumuzu’ sürdürüyoruz. Bizim için doğru yolda yürümek kadar yolu doğru yürümek de önemlidir. Bu yürüyüş, insandan, emekten yana, gelir dağılımında, vergide, ücrette adaletten yana, insan onuruna yaraşır bir çalışma hayatından yanadır” dedi.

Eğitim-Bir-Sen 18. Türkiye Buluşması, Şube yönetimleri, ilçe temsilcileri ve kadın komisyonlarının katılımıyla Antalya’da yapıldı. Toplantının açılışında konuşan Ali Yalçın, Filistin’de tarihin en büyük soykırımının yaşandığını, Gazze’nin, Batılı ülkelerin alkışları arasında soykırıma uğradığını söyledi. Hastane saldırısında çoğu çocuk bine varan sivilin katledildiğini kaydeden Yalçın, “15 günde üçte ikisi kadın ve çocuk olmak üzere 4 binden fazla insan öldürüldü Gazze’de. ABD’nin, İngiltere’nin, Fransa’nın, Almanya’nın alkışları arasında siyonistler soykırım uyguluyor” şeklinde konuştu.

Filistin’in, Talut’la Calut’un savaşı, kardeşliğin de kalleşliğin de turnusol kâğıdı olduğunu dile getiren Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugünler Kur’an’ın ifadesiyle ‘Furkan günleridir.’ Bütün dünya arkalarında olsa ne yazar. Hastane bombalandığında yılgınlık gösterenlere karşı ‘Yılgınlık yok kardeşim, burası cihad ve ribat topraklarıdır. Canımız Allah yoluna fedadır’ diyen doktorun bilincini kim yenebilir! Akif İnan’ın, ‘Bir kurşun yağmuru altında kaldık/Anıtı dikilse korkusuzluğun’ dizelerinde dile gelen korkusuzlar var Aksa’da. Nureddin’in idealini, Selahaddin’in cesaretini taşıyan inanmışlar var. O inanmışlık siyonizmi yenecek, vuslatı görecek.”

Emperyalizmin sömürü çarkının, dişlilerini mazlumların kanıyla yağladığını, enerjisini, gasbettiği fakirin ekmeğinden; gücünü, zombileştirilmiş kitlelerden aldığını vurgulayan Yalçın, “Ekonomik krizlerle büyüyor, insani krizlerle semiriyor. Küresel fakirliğin, açlığın eşi görülmemiş seviyelere çıktığı, insani değerlerin toza dönüştürüldüğü, yeryüzünde cenneti kuracağız diyenlerin cinneti inşa ettiği zamanları yaşıyoruz. İslamofobi köpürtülüyor. Irkçılık derinleşiyor. Sömürünün kanlı çarkları işliyor, baskı ve zulümler çeşitleniyor. Terörizm artık el altından değil, açıktan destekleniyor. Terör örgütleri üzerinden vekâlet savaşlarıyla haritalar değiştiriliyor. BM kararları, uluslararası anlaşmalar, insan hakları belgeleri anlamını yitiriyor. İçi boşaltılmış kavramlarla üretilen gösterişli söylemler bu karanlık tabloyu örtmeye yetmiyor. Bu zulüm çarkı içerisinde, ‘başka bir dünya mümkün, dünya beşten büyüktür, bu düzen değişmeli’ diyen Türkiye umudu temsil ediyor. Libya’da, Irak’ta Suriye’de müesses nizamın oyunlarını bozuyor. Afrika’da merhametin elçisi, Karabağ’da azadlığın güvencesi oluyor. Onun için Türkiye, zalime sıkılmış yumruk, yarına ilişkin umuttur, diyoruz. Midesini fakirin ekmeğine, sırtını mağdurun elbisesine, cebini mazlumun parasına alıştıran kompradorlara itirazın örgütlü gücü; krize, faize, sömürüye dayalı ekonomik düzene, kana, savaşa, zulme dayalı siyasi denkleme, sapkınlığa, hazza, yozlaşmaya dayalı kültürel çürümeye itirazın bilinçli gücü Memur-Sen ve Eğitim Bir-Sen olarak tam da bu tarihsel kavşakta, insan onurunu, emeği, hak ve adaleti savunuyor, küresel kapitalizme karşı ‘Dünya beşten, emek sermayeden büyüktür’ diyoruz” ifadelerini kullandı.

Bizim için doğru yolda yürümek kadar yolu doğru yürümek de önemlidir

“Adil bir dünya, yeniden büyük Türkiye için ter akıtıyor, otuz bir yıllık birikim ve tecrübeyle dünde imzamız, ‘an’a sözümüz, yarına iddiamız var diyerek ‘içimize, işimize, dışımıza yolculuğumuzu’ sürdürüyoruz” diyen Yalçın, “Bizim için doğru yolda yürümek kadar yolu doğru yürümek de önemlidir. Bu yürüyüş, insandan, emekten yana, gelir dağılımında, vergide, ücrette adaletten yana, insan onuruna yaraşır bir çalışma hayatından yanadır. Bu bilinçle hazırlandığımız ve yürüttüğümüz 7. Dönem Toplu Sözleşme’yi geride bıraktık. Tekliflerimizin toplum ve emek örgütleri nezdinde takdir gördüğü, istişare ve titizlikle hazırlandığımız, ‘Gelir dağılımında adalet, ücret skalasında adalet, vergide adalet’ şiarıyla yola çıktığımız ve imzayla sonuçlanması için elimizden geleni yaptığımız, hizmet kollarında bir mutabakat zemini yakaladığımız ama genele ilişkin imza atacak teklifler alamadığımız 7. Dönem Toplu Sözleşme kısmi mutabakatla sonuçlandı. Merkez Bankası’nın sürekli enflasyon tahminini yükseltmesi, önceki gün de yeniden yukarı doğru revize ederek yüzde 68,01’e çıkarması, Memur-Sen olarak duruşumuzun ne kadar haklı olduğunu ortaya koyuyor. 2024 enflasyon tahmininin 8 puan, 2025 için de 4 puan altında kalan, refah payı, kira yardımı, Temmuz düzenlemesindeki eksikliğin tamamlanması, artışların üçer aylık dilimler şeklinde yapılması gibi taleplerimizi karşılamayan bir toplu sözleşmeye imza atamazdık, atmadık. Şu ana kadar yedi toplu sözleşme yürüttük. Dördünde tam mutabakat, ikisinde mutabakatsızlık, sonuncusunda ise kısmi mutabakat oluştu. 11 hizmet kolunda mutabakatla sonuçlandı” değerlendirmesinde bulundu.

Hizmet kolumuzda onlarca kazanıma imza attık

Uzlaşma sağladıkları maddeleri tutanakla tespit ettirip kazanıma dönüştürdükleri toplu sözleşmede; şube müdürleri başta olmak üzere müdür, müdür yardımcısı, fakülte ve enstitü sekreteri vb. ünvanlara ilave artışlar alınmasını sağladıklarını söyleyen Yalçın, “Hizmet kollarımızın tamamında sabit olan ödemeleri göstergeye bağladık. Toplu sözleşme ikramiyesini aylık ödenecek şekilde hüküm altına alarak miktarını artırdık. Birinci dereceye yükselen memurlara 3600 ek gösterge verilmesi ile 4688 sayılı Kanun’la ilgili bu toplu sözleşme dönemi içinde çalışma yapılmasını hüküm altına aldık. Son kazanımlarımızla birlikte, ‘Emek Mücadelemizde 802 Kazanım” kitabımızı ‘Emek Mücadelesinde 1007 Kazanım’ olarak güncelledik. Hizmet kolumuzda onlarca kazanıma imza attık. İl müdür yardımcısı, ilçe müdürü, şube müdürü, mimar, mühendis, sayman, genel sekreter yardımcısı, fakülte-enstitü-yüksekokul sekreteri kadrolarında bulunanların özel hizmet tazminatı oranının 20 puan artırılmasını, öğretim görevlisi kadrolarında bulunan akademisyenlere geliştirme ödeneğinin ilave 10 puan daha artırılmasını, şef kadrolarında bulunan personelin özel hizmet tazminatı oranındaki artışın 22 puana çıkarılmasını, üniversitelerde görevli idari personelin üniversiteler arası yer değişikliği konusunda çalışma yapılmasını, teknik hizmetler sınıfına dâhil personelin ek ödeme oranında ünvan ve kadrosuna göre değişmek üzere 5 puan, 10 puan, 20 puan artış yapılmasını, teknik hizmetler sınıfına dâhil personelden açık mahallerde fiilen çalışanlara ek özel hizmet tazminatı oranında yüzde 20 artış yapılmasını, kamu avukatlarının ek ödeme oranında 10 puan artırılmasını, naklen atamalarda ev eşyasını fiilen taşıyıp taşımadığına bakılmaksızın yer değiştirme masrafı ödenmesini, öğretim elemanlarına ödenmekte olan eğitim-öğretim ödeneğinin bir kat artırımlı ödenmesini ve daha birçok konuda kazanımların elde edilmesini sağladık. Tam bu noktada bir hususun altını çizmek istiyorum. Yaygın bir algı var. Sadece ilk defa yeni olarak aldıklarımız kazanım görülüyor, diğerleri kazanımdan sayılmıyor. Bu anlayış, bir hokus pokusla kazanımlarımızın yok sayılması, alın terimizin değersizleştirilmesidir. Bu hokkabazlığa prim veremeyiz” diye konuştu.

Kazanımı korumak en büyük kazanımdır

Bütün kazanımlarının yeni olduğunun altını çizen Yalçın, şöyle devam etti: “Kazanımı korumak en büyük kazanımdır. Sırtında yumurta küfesi taşımayan, konforlu alanlarından ayrılmayıp ‘Sendika ne işe yarıyor’ diyenlerin algı operasyonuna karşı kazanımları sahada ‘eski-yeni’ diye ayırmadan anlatmamız lazım. Gelin, Memur-Sen’in, Eğitim-Bir-Sen’in kazanımları olmasaydı ne olurdu, bir düşünelim. Mesela, 2. Dönem Toplu Sözleşme’de elde ettiğimiz yüzde 20 ek ödeme kazanımı olmasaydı, öğretim yılına hazırlık ödeneği artırılmasaydı, öğretmenlerin eğitim-öğretim tazminatı 20 puan artırılmasaydı, 2016’da sona erecek olan geliştirme ödeneği süresi uzatılmasaydı, sınav görev ücretleri (5 saat) ek ders ücreti tarifesi yerine (ÖSYM sınavlarında uygulanan) sağlanmasaydı, haftada 20 saat ders niteliğinde yönetim görevi karşılığı ek ders ücreti alan müdür yardımcılarına haftalık ilave ek ders ücreti alınmasaydı, sınıf öğretmenlerine, okul öncesi öğretmenlerine ve atölye şefliği görevi verilen öğretmenlere haftalık ilave 2 saat şube sorumluluk ek ders ücreti ödenmeseydi, özel eğitim öğretmenlerine haftalık ilave 2 saat ek ders ücreti alınmasaydı, öğretim görevlilerinin geliştirme ödeneği yüzde 70’e çıkarılmasaydı, rehberlik ve araştırma merkezlerinde görev yapan özel eğitim alan öğretmenlerinin ek ders ücretleri haftada18 saate çıkarılmasaydı, kadınların doğum izin süreleri artırılmasaydı, öğretim elemanlarına ödenen eğitim-öğretim ödeneği bir kat artırımlı ödenmeseydi, haftada üç saat nöbet ücreti olmasaydı, toplu sözleşme ikramiyesi olmasaydı, Bakan’ın kendi ifadesiyle, ‘Eğitim-Bir-Sen’in önerisiyle 614 bin öğretmenin uzman öğretmen-başöğretmen olmasının önü açılmamış’ olsaydı, 614 bin kişi yerine başöğretmenlik ve uzman öğretmenlik imkânından sadece yüksek lisans ve doktorası olan 90 bin kişi faydalansaydı, hac izni, cuma izni olmasaydı, kılık ve kıyafet dayatması devam etseydi, kamusal alan yalanı sürseydi. Bunu çoğaltabiliriz. Memur-Sen olarak emeğimizle oluşturduğumuz 1007 kazanımı burada tek tek sayacak değilim. Bunlar olmasaydı, sizce nasıl bir tablo oluşurdu? İşçi sendikacılığında olsaydı bu soru sorulmazdı. Çünkü yetkili sendika üyesi olmayanlar ve sendikasızlar bunları almak için yetkili sendikaya dayanışma aidatı ödeyecekti. Bedelini ödediği için ‘Sendika ne işe yarıyor?’ sorusunu da asla sormayacaktı. Ter akıtarak, bedel ödeyerek, örgütlü gücümüzle aldığımız kazanımlar bedelsiz dağıtıldığı için değersiz oluyor. Kazanımlarımız bedavadan da ucuz dağıtılsa da, kadir kıymet bilinmese de, biz mücadeleye, ter dökmeye, yeni kazanımlar üretmeye devam edeceğiz.”

Önümüzde acil çözüm bekleyen önemli sorunlar var

Ali Yalçın, kamu görevlilerinin acil çözüm bekleyen önemli sorunları olduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi: “Memur-Sen’in örgütlü mücadelesi olmasaydı; 740 bin kişi kadroyla buluşmamış, 3600 ek gösterge alınmamış, düzenleme 5 milyon 300 bin kişiyi kapsamamış, Öğretmenlik Meslek Kanunu çıkmamış, dahası toplu sözleşme hakkı diye bir hakkımız bile olmamış olurdu. Daha fazlası da var ama burada saymanın imkânı yok. Dile kolay, 1007 kazanım. Bunlar altın tepsi içinde sunulmadı bize. Hepsinde alın terimiz, akıl terimiz var. Bu kazanımların ardında teşkilatımızın örgütlü gücü var. Ama durmak yok. Önümüzde acil çözüm bekleyen önemli sorunlar var. Başta üniversitelerin yapısı ve yönetimi olmak üzere YÖK kanununun revize edilmesi, akademisyenlerin ücretlerinin iyileştirilmesi, üniversitelerde idari personelin yer değişikliği talebinin sağlanması ve alım gücünün yükseltilmesi, gelişmekte olan üniversiteler başta olmak üzere idari personelin akademisyenlere tanınan haklardan faydalandırılmasının sağlanması, yargıya taşıdığımız doçentlik başvuru şartlarının değişmesi, eğitim çalışanlarının kamu görevlilerinin unvan-yetki- sorumluluk bazlı ücretlerinin yeniden değerlendirilmesi, öğretmenlerin adil ve sürdürülebilir bir yer değişikliği mekanizmasına kavuşması, şube müdürlerinin, şeflerin ve müfettişlerin sesine kulak verilmesi, öğretmenken şube müdürlüğü kadrolarına atananlara uzman ve başöğretmenlik için başvuruda bulunma hakkı verilmesi, müfettişlerin mali haklarında artış sağlanması, eğitim çalışanlarına yönelik şiddete karşı etkin ve caydırıcı düzenleme yapılması, ek ders esaslarının yeniden düzenlenmesi, birim ücretin artması, okulların bütçe sorununun çözüme kavuşturulması, öğretmen açığının kapatılması, yardımcı hizmetler sınıfı personelinin genel idare hizmetleri sınıfına geçirilmesi, özlük haklarının iyileştirilmesi, ek göstergelerinde artışa gidilmesi, toplum vicdanında kabul görmeyen mülakatın kaldırılması, yönetici görevlendirme yönetmeliğinin değişmesi,  proje okulları, öğretmen ve yöneticilerinin geleceği konusundaki belirsizliğin giderilmesi gibi mücadele etmemiz gereken konular var önümüzde.”

Eğitim sisteminin sürekli tamire değil, imara ihtiyacı var

Eğitim sistemi tartışmalarının devam ettiğini kaydeden Yalçın, eğitimcilerin sorunlarını çözmenin, eğitimin sorunlarını çözmekten geçtiğini kaydetti. Palyatif müdahalelerin sorunları çözemediği gibi yeni sorunlara yol açtığını dile getiren Yalçın, “Eğitim sisteminin sürekli tamire değil, imara ihtiyacı var. ‘Türkiye Yüzyılı’na yakışır bir eğitim sistemi için eleştirilerimizi yapıyor, çözüm önerilerimizi her fırsatta ifade ediyoruz. Diyoruz ki gelin, Millî Eğitim Temel Kanunu başta olmak üzere, eğitimle ilgili mevzuatı gözden geçirelim; müfredatı yenileyelim, ders kitaplarını zihniyet, nitelik, içerik olarak revize edelim, okulların fiziki kapasitesini artıralım, ikili öğretimi tamamen terk edelim. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararını fırsat görerek Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu yeniden ele alalım. Kanun önerimizde ortaya koyduğumuz prensipler ışığında meslek kanununu tümüyle revize edelim, gerçek bir meslek kanunu üretelim. Uzman ve başöğretmenlik sınavını kaldırıp 5 yılını dolduran öğretmen uzman, 10 yılını dolduran da başöğretmen olacak şekilde yeniden düzenleyelim” dedi.

Uluslararası normlara ve evrensel ilkelere uygun bir toplu sözleşme düzeni inşa edilmelidir

4688 sayılı Kanun ile ilgili birikmiş sorunlar bulunduğuna işaret eden Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Toplu sözleşmede de hüküm altında aldığımız üzere, 6 milyonu aşkın kitlenin yükünü taşıyamayan 4688 sayılı Kanun’u değiştirme zamanı gelmiş hatta geçmektedir. Yetkililere buradan bir defa daha sesleniyorum. Gelin, toplu sözleşmenin kapsamını, süresini, sürecini, taraflarını, işleyişini, adil ve eşit şartlarda bir pazarlığı mümkün kılacak şekilde değiştirelim. Hakem kurulunu bağımsız karar verecek niteliğe kavuşturalım, örgütlenme özgürlüğünün kapsamını genişletelim, emeklilerin örgütlenme haklarını teslim edelim, grev hakkını içeren, dayanışma aidatı olan, uluslararası normlara ve evrensel ilkelere uygun bir toplu sözleşme düzenini birlikte inşa edelim.”

Sabit gelirliyi enflasyona ezdirerek, vatandaşı fakirleştirerek enflasyonla mücadele edilmez

“Biz ‘Güçlü devlet için güçlü memur’ diyoruz. Enflasyonist ortamda memuru güçlü kılacak, alım gücünü koruyacak yollar bellidir” şeklinde konuşmasına devam eden Yalçın, “Diyoruz ki gelin eşel mobil sistemini uygulayalım. Olmuyorsa üçer aylık dönemlerde artış yapalım. Gelin ücretliler üzerindeki vergi yükünü azaltalım, gelir vergisini yüzde 15’e sabitleyelim, yoksulun zenginden daha fazla vergi ödediği sistemi değiştirelim, vergi gelirlerinde doğrudan vergilerin payını artırıp dolaylı vergilerin payını düşürelim. ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ şiarının gereği olarak refahın adil paylaşımını, gelir dağılımında adaleti sağlayalım. Hazine ve Maliye Bakanı’nın tabiriyle, ‘Maaş artışları enflasyonu azdırıyor, artışı hedef enflasyona göre yapalım’ diyerek, sabit gelirliyi enflasyona ezdirerek, vatandaşı fakirleştirerek enflasyonla mücadele edilmez. Kazanılmış haklar kırmızı çizgimizdir, tartışma konusu etmeyiz. Memuru küçülterek devlet büyütülemez. Enflasyon düşürülmeli, fiyat istikrarı sağlanmalı, tartışmalar bitirilmelidir” ifadelerini kullandı.

Yeni ve sivil bir anayasa yapmalıyız

Yalçın, Türkiye Yüzyılı projeksiyonuna yakışmayan darbe anayasasının yerine, millî iradeye dayalı, sivil, demokratik, özgürlükçü, insan odaklı, eğitim ve çalışma hakkı başta olmak üzere, temel hak ve hürriyetlerin güvence altına alındığı yeni ve sivil bir anayasa yapılması gerektiğini vurguladı.

Küresel kapitalizme karşı emeğin küresel dayanışmasını inşa ediyoruz

Bir yandan üyelerinin mali ve sosyal hakları için ter dökerken, diğer yandan Türkiye’nin demokratikleşmesi, gelir dağılımında adaleti sağlaması, gelişmesi, büyümesi için gayret gösterdiklerini dile ifade eden Yalçın, şöyle konuştu: “Bir yandan da adil bir dünya ideali için çalışmalar yürütüyor, yerelden evrensele yolculuğumuzu sürdürüyoruz. Küresel kapitalizme karşı beş kıtada emeğin küresel dayanışmasını inşa ediyoruz. Bu topraklarda doğmuş bir hareket olarak başardıklarımız birçoklarının hayallerinin ötesinde, hamdolsun. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın BM kürsüsünde ‘Dünya beşten büyüktür’ sözüyle ortaya koyduğu duruşun gösterdiği ufuk ve verdiği ilhamla, Memur-Sen olarak geçen yıl, Avrasya bölgesini esas alarak 25 ülkeden 33 konfederasyonun irade beyanıyla kurduğumuz Uluslararası Emek Örgütü’nün (ILC) resmî kuruluş süreci tamamlandı. ILC’nin yakın zamanda genel kurulunu planlayacak, kurumsal yapısını oluşturacak, dayanışma ve iş birliği alanını genişletecek, eğitim sendikaları ayağını da tesis edeceğiz.”

Gençlerimizi medeniyet değerlerimizle teçhiz etmeye devam ediyoruz

Genç Memur-Sen ile bir yandan genç sendikacıları yetiştirmeye, bir yandan ‘Bir Bilenle Bilge Nesil’ projesiyle lise gençlerini, ADEM öğrenci topluluğuyla da üniversite gençlerini medeniyet değerlerimizle teçhiz etmeye devam ettiklerinin altını çizen Yalçın, “7 yıl önce başlayan ‘Bir Bilenle Bilge Nesil’ projesi kapsamında, salgın şartlarına rağmen 81 ilde 430 bin gencimiz, 38 bin öğretmen, bir milyon 620 bin kitapla buluşturuldu. Bu kitaplarla ilgili bir milyon 100 bin kompozisyon yazıldı. Bu sayılarda 2022-2023 verileri henüz eklenmedi. Bu emek Eğitim Bir-Sen’in emeğidir” şeklinde konuştu.

Daha çok yetimi himaye etme, hayırda yarışma zamanı

Genel Başkan Ali Yalçın, organize kötülüğe karşı iyiliğin örgütlenmiş hâli olan teşkilatımızın 10 yıldır Millî Eğitim Bakanlığı ve İHH ile birlikte yürüttüğü İyilikte Yarışan Sınıflar projesiyle yetimlere sıcak bir tebessüm olduğunu kaydederek, “Her Sınıfın Bir Yetim Kardeşi Var projesi kapsamında şu ana kadar 19 bin 397 okul, 70 bin 144 sınıfın desteğiyle 92 bin 778 yetim himaye edildi. Her şeye hayır demeye devam edenlere inat, biz hayırda yarışmayı sürdüreceğiz. Bu hayırlı çalışmaya angarya olarak ‘bakan’lar yüzünden, aylık 25 bin yetim himaye edilirken, bu sayının 6 bin 431 yetime gerilediğini görüyoruz. İş birliği protokolü 5 yıllık olarak yenilendi. Şimdi yeniden sahipsiz kalan yetimleri himaye etmek, 25 bin yetim sayısını yakalayıp geçmek için hayırda yarışma zamanı” diye konuştu.

Kadınlar Komisyonumuz çalışmalarıyla gücümüze güç katıyor

“Özellikle kadınlar komisyonumuzun anne şefkatiyle bu yarışta öne çıkmasını” beklediklerini dile getiren Yalçın, şunları kaydetti: “Çok kıymetli çalışmalara imza atıyorlar. Sendikalı kadınların sendikacı kadınlara dönüştüğü komisyonumuz; aileyi öne çıkaran çalışmaları, sapkın lobilere karşı haysiyetli duruşları, LGBT çirkinliğine karşı nesli savunmaları, iş-aile hayatı uyumu için gayretleri, raporları, araştırmaları, analizleri, akademik üretimleri, üye kaydı konusundaki tatlı rekabetleri gücümüze güç, niceliğimize nitelik katıyor.”

Emeklilerimizin kitlesi de sorunları da büyüyor

Engelliler komisyonuyla ilgili yeni yapılanmaya da değinen Yalçın, “Engellilerde yeni bir yapılanmaya gidiyoruz. İllerdeki engelli komisyonlarını lağvediyor, Memur-Sen Genel Merkezi’nde ‘Engelli Koordinasyon Birimi’ne dönüştürüyoruz. Engelli Koordinasyon Birimi’nin başına Çankırı Başkanımız Ahmet Dönmez kardeşimizi getirdik. Ahmet Dönmez farkını gösterecek, engelli kamu görevlilerinin gören gözü, yürüyen ayağı, tutan eli, işiten kulağı, konuşan dili olacak. Hepimiz engelli adayıyız, aynı zamanda emekli adayıyız. Her ne kadar kamudan emekli olacaklar dilekçelerini çekmiş olsa da hakikat değişmeyecek. Bizden beklenen, şartları değiştirmemiz. Şartları değiştirmeye örgütlenme hakkını almakla başlamalıyız. Emeklilerimizin kitlesi de sorunları da büyüyor. Emekli aylığı bağlanma oranının artırılması, ücretlerde iyileştirme yapılması, Temmuz ayında yapılan 8 bin 77 TL ilave ödemenin emekli kamu görevlilerine de yansıtılması, aile yardımı gibi sosyal yardımlardan faydalandırılmaları gerekiyor. Bunun için Emekli Memur-Sen çalışmasını önemsiyoruz. Anı ve zamanı düşünen, yarını öteleyen bakış açısı yanlış. Onun için yarını bugünden kurmalı, Emekli Memur-Sen’i örgütleyerek, örgütlenme hakkının mücadelesini vermeliyiz” değerlendirmesinde bulundu.

Ali Yalçın, sözlerini, “Filistin davası başta olmak üzere, mazlum ve mağdur coğrafyaların sesi ve umudu olmaya, küresel ifsada, zorbalığa, emperyalizme ve kapitalizme karşı durarak adil bir dünya için mücadele etmeye, akademisyeninden öğretmenine, idari personelinden yardımcı hizmetlisine tüm eğitim çalışanlarına ‘Yaparsa Eğitim-Bir-Sen yapar’ sözünü söyletmeye, hak, emek, adalet mücadelesinde kamu görevlilerinin beklentilerini karşılamak, aştığımız 1007 kazanım çıtasını daha yukarılara taşımak için ter akıtmaya, ‘Diğerlerine göre değil, değerlerine göre sendikacılık’ şiarıyla biz olarak, biz kalarak, ‘biz’i büyütmek için 450 bin üye sayısını yakalayıp tüm zamanların rekorunu kırmak için çalışmaya devam edeceğiz” diyerek tamamladı.  

İHH Genel Başkanı Av. Bülent Yıldırım, video konferans yöntemiyle toplantıya katılarak, Filistin’de gerçekleştirilen soykırıma karşı yapılması gereken insani yardım faaliyetlerini anlattı.

Konuşmaların ardından, Genel Başkan Ali Yalçın, şube sekreterleri ve ilçe temsilcileriyle; Teşkilatlanmadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mesut Öner, teşkilatlanmadan sorumlu şube başkan yardımcılarıyla; Mali İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Abdülaziz Aydın, mali işlerden sorumlu şube başkan yardımcılarıyla; Basın ve İletişimden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Muammer Karaman, basın ve iletişimden sorumlu şube başkan yardımcılarıyla; Hukuk ve Toplu Sözleşmeden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Çakırcı, hukuk ve toplu sözleşmeden sorumlu şube başkan yardımcılarıyla; Eğitim ve Sosyal İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali Deniz, eğitim ve sosyal işlerden sorumlu şube başkan yardımcılarıyla; Kadınlar Komisyonu Başkanı Sıdıka Aydın, şube kadınlar komisyonu başkanlarıyla bir araya geldi.